Close
Kenya’da Safari Lezzeti

Kenya’da Safari Lezzeti

KENYA’DA SAFARİ LEZZETİ

Gazella Turizm sahibi ve aynı zamanda eski bir arkadaşım olan ve hatta ailece kendimizi onun ailesine veya tersi onların bizim aileye dahil olduğunu düşündüğümüz Velit Gazel’in organize ettiği ve beni de davet ettiği foto safari Kenya turu için kendimce bir şeyler yazmak istedim. Yazımın başında belirtmek isterim ki bu benim ilk denemem, olumlu olumsuz tüm eleştirilere açığım.

Gezinin yirmi gün öncesinde Gazella Turizm’den Umut bey beni arayarak geziden on gün önce Malta Humması aşısı olmam gerektiğini ve benim için randevu aldığını belirtti. Ben de geziden on gün önce Karaköy Sahil Sağlığı Müdürlüğü’ne (adını yanlış hatırlıyor olabilirim) gidip aşımı oldum. Daha sonra da Velit gezide resim çekerken fotoğraf makinalarımız için kullanmak üzere hazırlattığı yastıkları, gezi öncesi ve sonrası kullanacağım Malarone sıtma haplarını, sivrisinek kovucu spreyi ve fotoğraf makinası hafıza kartlarını güvenle taşıyacağımız kart muhafazalarını bana iletti. Bunca hazırlıktan sonra beni acaba nereye ve neler ile karşılaşmaya gidiyoruz diye endişeli bir düşünce aldı. Haziran ayında Afrika’ya gitmek doğru muydu, İstanbul’un sıcağına dayanamazken Afrika sıcağı ile nasıl baş edebilirdim! Derken 4 haziran akşamı saat sekizde başlayan ve 6 saat süren yolculuktan sonra sabaha karşı 4.30 civarı Kenya’nın başkenti Nairobi’deki ilk ve kısa durağımız olan Southern Sun Mayfair Court Hotel’e vardık. Kısa bir uyku, duş derken iki saat geçirdiğimiz otelden sabah saat 7 gibi ayrıldık. Pervaneli küçük uçak ile Masai Mara’ya gitmek üzere havaalanına doğru yola çıktık. Geziye katılan 5 kişiden sadece Velit’i tanıyordum ve aynı zamanda da gezi boyunca onunla aynı odayı paylaştık. Gezideki diğer arkadaşlarımızla ilk günün sabahından itibaren kaynaşmaya başladık. Ortak sohbet konusu fotoğraf idi (ancak bu cümleden sonra beni profesyonel fotoğrafçı falan sanmayın ). Yolculuk arkadaşlarımızdan birisi profesyonel fotoğraf sanatçısı Faruk Akbaş idi. Adını daha önce duymuş ancak tanışma fırsatım olmamıştı. Seyahat boyunca da kendisinden konusunda oldukça destek gördüm. Cemalettin Atasoy isimli diğer gezi arkadaşımızın da profesyonel yönetici olmanın yanında iyi bir fotoğrafçı olduğunu anlamam uzun sürmedi. Gezi gurubumuzda yer alan tek bayan Nazan Aşkalli’de kendi bloğunda, diğital bir dergide ve yerel bir dergide seyahat ve genel konularda yazılar yazan birisi olarak grubu tamamladı. Seyahat öncesi Velit’in aktardıklarından grubun erkek grubu olduğuna dair bir kanıya varmıştım. Ancak öyle olmadığını görünce ne yalan söyleyeyim Afrika ve tanımadığı 4 erkek ile böyle bir yolculuğun yazar bayan arkadaşımız için aşırı cesaret gerektirdiğini düşünmeden edemedim. Ancak bindiğimiz uçağı görünce bu cesaretin hepimizin içinde olduğunu anladım. 45 dakikalık uçuştan sonra Masai Mara platosuna vardık. Uçağın indiği pist kırmızı toprak bir düzlükten ibaretti. Bizi bekleyen safari jipine yerleştik ve hemen vahşi doğanın içlerine doğru yol almaya başladık. Sürücümüz Sami sevimli bir Kenyalı, beş gün bizimle beraber her isteğimizi yerine getirmekle kalmadı, aklımıza gelmeyecek güzellikleri bize sunmak için elinden geleni yaptı. Eğer mümkün olursa bir sonraki seyahatimde muhakkak onun aracında olmak isterim.

DSC_0230_Snapseed

İlk gördüğümüz hayvanlar Gazel adı verilen küçük karacalardı. Fotoğraf makinalarımızı kurduk ve peş peşe karelerde gazelleri çektik. Daha sonra birkaç file rastladık ve makinalarımızın deklanşörlerinden çıkan sesler on parmak daktilo yazan bir sekreterin tuşlarından çıkan seslere benziyordu. Safarinin ilk saatlerinde gelmeden önce duyduğum endişe ve önyargılar çoktan yerle bir olmuştu.

DSC_0390_Snapseed    DSC_0068_Snapseed

Öğle yemeğine kadar zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştım. Öğle yemeğini bulunduğumuz bölgedeki Mara Sarova Game Camp adında bir lodge yedik. Yemek sonrası keşif amaçlı kısa bir tesis ziyaretinden sonra saat 15 civarı safariye kaldığımız yerden devam ettik. Öğleden sonra safarinin beş büyüğünden biri olan erkek aslanı gördük ve deklanşörler yine susmadı (safari için beş büyük fil, aslan, su aygırı, gergedan ve leoparmış). Akşam üstü 6 civarı ilk konaklayacağımız lodge olan Keekorok Lodge’a vardık. Lodge geniş yeşil bir bahçe içinde çölde vahayı andırıyordu. Hemen yanındaki gölette beş büyüklerden su aygırını görme ve resimlerini çekme fırsatı bulduk. Akşam yemeğine kadar odalarımızda biraz istirahat ettik. Akşam yemeğimiz çok uzun sürmedi ve sabah erkenden yola çıkacağımız için odalarımıza çekildik. İlk günün öğlen ve akşam yemekleri birbirine benzer ve Hint mutfağından, lezzetlerinden oluşuyordu. Belki bizim ağız tadımıza uymadığından belki de hava değişimi etkisiyle fazla yemek yiyemedim. Ancak aç da kalmadım, yeterli ve bize uyan lezzette yemekler de mevcuttu. Hint etkisinin safariye gelen müşterilerin yarısının Hintli olmasından ve otel yatırımcılarının da çoğunun Hintli olmasından kaynaklandığını anlamam çok uzun sürmedi.

KENYA HAZIRAN 2012-2 456_Snapseed

İkinci gün Masai Mara da safarimize kaldığımız yerden devam ettik. Buffalo sürüleri, zürafalar, gazeller, filler, zebralar, impalalar tüm günümüzü doldurmamıza yetti. İkinci gün öğle yemeğimizi Mara Simba Lodge ta yedik. Tekrar kısa bir tesis keşfinin ardından Masai yerlilerinin yaşadığı köye gitmek üzere tesisten ayrıldık. Masai köyüne vardığımızda bizi köyün şefinin oğlu karşıladı ve köyü gezdirmek ve yaşamları hakkında bilgi vermek üzere bir miktar Amerikan Doları’nı bizden aldıktan sonra önce erkeklerin kız isteme ritüelini izlettiler. Ritüel gereği köyün erkekleri (bekar olanları) kendi söyledikleri melodiler eşliğinde sırayla zıplamaya başladılar. Yanlış aktarılmadıysa en yükseğe zıplayabilen aday Masai kızını almaya hak kazanıyormuş. Daha sonra köyün içine girdik 185 kişilik 6 aile ve 26 evden oluşan daire şeklinde etrafı dikenli çalılarla çevrili bir yerleşim. Akşamları büyük, küçük baş hayvanlarını da yırtıcı hayvanlardan korumak için köyün içine aldıklarından köy meydanı diyeceğimiz yerin temizliğini anlatmak kelimelere sığmaz! Hayvanların dışkıları arasında (içinde) oynayan küçük çocuklar oldukça rahat görünüyordu. Köyün kadınlarından oluşan ve yerel kıyafetli bir grup kadın da kendi melodileri ile bize küçük bir gösteri yaptılar. Köyden ayrılırken köylülerin bu gösterileri iş edinmiş olabileceklerini düşünmeden edemedim. Acaba gerçek yaşantıları bu muydu yoksa sadece ticari olarak yapılmış bir oluşum muydu?

DSC_0109_Snapseed

İkinci günün akşamı konaklayacağımız Mara Bushtops Lodge’a öğleden sonra 6 gibi vardık. Yüksek bir tepeden tüm vadiyi gören hoş bir tesis. Tesisi işleten Fransız asıllı bey bize bir şişe shiraz şarap ikram ettikten sonra tesis hakkında kısa bilgiler verdi. Şu ana kadar gördüğüm en değişik ve böyle bir seyahat için oldukça lüks bir tesis idi. Toplam 12 çadırdan oluşan tesis yedi yıldız otel konforuna sahip. Çadır odanın verandasında özel yemek yiyebileceğiniz gibi, küçük jakuzisinde vadiyi seyredip şarabınızı yudumlarken zürafaların uzaktan size bakışlarını görebilirsiniz. Arzu ederseniz size ait çadırın verandasında masaj yaptırmanızda mümkünmüş ancak bu keyfi yaşamaya vaktimiz kalmadı. Tesisin kendine özel şarap kavı ve alakart restaurantı seyahatin en keyifli akşam yemeğini yememize imkan verdi. Çadır odalarımıza Masai’li güvenlik görevlilerinin (akşamları bazı hayvanların tesise girmesinden dolayı) eşliğinde döndük. Sabah saat 7 de kahve ve kuruvasan eşliğinde çadırımıza gelen görevli aynı zamanda uyandırma servisiydi. Kahvelerimizi içip duşumuzu aldıktan sonra kısa bir tesis ziyaretinden sonra safari aracımıza binip lake Nakuru ya gitmek üzere yola çıktık. Yol yaklaşık 300 Km takribi süre 6 saat. Yolun ilk 50 km.si böbrek taşı döktürecek cinsten aslında yol da değil toprak bir güzergah. 50. Km den sonra asfalta çıktık ve kalan yol fena değildi. Ancak yol boyunca geçtiğimiz köyler ve kasabaların yoksulluğunu anlatmak mümkün değil. Yol boyunca gördüğüm Highway oteller birer hayvan barınağından daha iyi durumda değildi. Rehberimiz ve aynı zamanda şoförümüz Sami’nin de uyarılarına dikkat ederek çok belli etmeden resim çekmeye gayret ettik (zaman zaman yerli halkın taşlı saldırı ile tepki verdiklerinden).Dikkatimi çeken bir husus da yol boyunca bu kadar yoksulluğa rağmen gördüğüm okulların fazlalığıydı. Kızımın Kenyalı bir mektup arkadaşı vardı ve kızıma yazdığı son mektupta ailesinin onu okuldan alacağını yazmıştı. Seyahate çıkmadan önce ailece keşke tam nerede yaşadığını bilsek ve hatta ona ulaşabilsek de kızımdan küçük bir hatıra götürebilsek diye düşündük. Ancak bu düşüncemizi gerçekleştiremedik. Coğrafyalar değişse de bazen hikayeler birbirine ne çok benziyor. Bu yolculuğumuzun öğlen yemeğini Aga Han’ın sahibi olduğu lake Elmentaita daki bir lodge yedik. Son derece hoş bir tesis olduğu gibi yemekleri de güzeldi.

KENYA HAZIRAN 2012-2 170_Snapseed    KENYA HAZIRAN 2012-2 311_Snapseed

Lake Nakuru’ya vardığımızda saat biraz geç olmuştu ve fotoğraf çekmek için fazla vaktimiz olmadı. Buna rağmen ağaçta uyuyan bir aslanın resmini çekebildik. Bunun yanında bölgeye has bazı maymun çeşitleri ile kuşların da resmini çektik. Seyahatimizin de üçüncü gününü tüketmiştik. Lake Nakuru’daki konaklama yerimiz Sarova Lion Hıll Lodge idi. İki gece bu tesiste kaldık ve Nakuru gölü çevresindeki doğal parkta safarimize devam ettik. Artık öyle bir hale gelmiştik ki zürafa, zebra, babun (şımarık ve hırsız olarak nitelenen maymun türü) gördüğümüzde resim çekmiyorduk. O kadar çok fil, zürafa, zebra resmi çekmiştik ki şimdi beş büyükten görmediğimiz gergedan ve leopara odaklanmıştık. Lake Nakuru’daki ikinci günümüzde gergedanları da fotoğraflama fırsatı bulduk. Ancak leoparı hala görememiştik. Bir ara aracın telsisinden leoparın bulunduğu yer hakkında bir mesaj aldık ancak biz gidene kadar kayıplara karışmıştı. Maalesef seyahat boyunca da kendisini görme fırsatımız olmadı. Belki de seyahati tekrarlamak için bir bahane olur! Günlerimiz o kadar yoğun ve keyifli geçiyordu ki akşam otele döndüğümüzde yemekten sonra yaptığımız kısa fotoğraf aktarmaları ve konuşmalarından sonra dinlenmeye çekiliyorduk.

KENYA HAZIRAN 2012-2 489

Son günümüz olan cumartesi günü sabah 8 gibi yola çıktık ve Kenya’nın ikinci büyük gölü olan Naivasha gölünün bulunduğu Naivasha bölgesine hareket ettik. Gölde küçük bir bot safari yaparak kimi tanıdık kimi ilk gördüğümüz (belki sadece benim için ilk) kuşların fotoğraflarını çektik. Öğle yemeğini göl kenarındaki Naivasha Sopa Lodge de yedik. Yemek sonrası özel mülkiyet Crescent adasına safari aracımız ile gittik. Yaya olarak yaptığımız bu safari yaklaşık 45 dakika sürdü (adada yırtıcı hayvan olmadığından yaya dolaşabildik). Aklımız geride kalarak 2 saatlik Nairobi yolculuğuna başladık. Nairobi’ye vardığımızda saat akşam 7 olmuştu. Otele yerleşmeden Carnivore Restoranda akşam yemeğimizi yedik. Bu restoran değişik etlerin servis edildiği ve masadaki bayrağın indirilmediği sürece servisin devam ettiği bir restorandı. Hayatımda ilk kez timsah etini ve deve kuşu kıymasından köfteyi burada tattım (şu ana kadar tatmamış olmakla pek bir şey kaybetmemişim). Fazla uzun sürmeyen akşam yemeğinden sonra Nairobi’deki son saatlerimizi geçireceğimiz Ole Sereni Hotele vardık. Otelimiz Nairobi şartlarında lüks sayılacak bir oteldi ancak ilk saatlerimizi geçirdiğimiz Southern Sun Mayfair Courth Hotel safari ruhuna daha uygun geldi (benim düşüncem).Duş ve kısa bir uykudan sonra gece saat 2 de havalimanına transfer olduk. Kısa bir rötardan sonra THY tarifeli uçağımız ile saat 10.30 da Atatürk Havalimanı’na vardık. Keyifle geçirdiğim beş günün tadı hala damağımda.

Başta kusursuz organizasyon ve detaylar için Velit Gazel’e ve Gazella Turizm çalışanlarına, seyahat boyunca hiçbir konuda şikayette bulunmayan (gerçi şikayet edecek bir hususta yoktu), her dakikanın keyfini çıkaran seyahat arkadaşlarıma teşekkür ederim.

Cem CANER

Gazella Turizm Kenya Turu

Gazella Turizm Kenya

Close