Close
En İyisi Gitmek

En İyisi Gitmek

Gezmekle, alıp başını gitmekle, uzun yolculuklarla başımız pek de hoş değil doğrusu. Sonuçta bir dil sürçmesiyle yollara dökülmüş Evliya Çelebi’lerin torunlarıyız. Gerçi son zamanlarda gezenlerimiz çoğaldı. Kanarya Adaları’ndan Gize Pramitlerine kadar Istanbul’dan yol var, yordam var, paketlenmiş turlar var. Bir de dünyanın en olmadık yerlerinde kendi başlarına dolaşan “hemşeri”lerimiz var ki onlar çantalarını sırtlamış, yaşadıkları çağla, zamanla, hayatla ilişkilerini gözden geçirmeye niyetlenmişler; yerleşikliği, yerini, kendini aşmak için alıp başlarını gitmişler.

Bu yolculukları, artık suyu çıkmış bir egzotizmin aracı kılmak ne kadar bayağı görünse de, memleketteki gezi yayınları, edebiyatı, söyleşileri, dia gösterileri, bu bayağılığın çemberinde dönüp dursa da, yeni yeni palazlanmanın verdiği güven ve merakla yollara dökülüyoruz; dönüp yazıyor, çekip gösteriyoruz. Üstelik bütün bunları “Aman ne maceralar yaşadık bir bilseniz.” diye yapıyoruz. Teknoloji sayesinde büyük keşifler gibi büyük maceralar da imkansızdır artık. Maceranın büyüklüğü, arkasındaki sponsorla orantılıyken, cesaret, pazarlama tekniklerine indirgenivermiştir. Gezginlerin de, maceracıların da, habercilerin de yaşadıklarının özsuyunu medya üstünden emip yerine renkli gazoz, bilemedin sigara dumanlı egzoz gazı doldurmak için alesta bekleyenler vardır. Davul tozuyla minare gölgesi piyasadan kalktığı için, seyyahların o muhteşem büyüyü kuramayacakları yer burasıdır, zaman da bugündür.

Farklı iklimlerde, yabancı coğrafyalarda geçen yolculukların iç muhasebe kanallarını açtığı, çırılçıplak kendisi olabilen insana “yabancı”dan hiza alama fırsatı verdiği söylenir, doğrudur. Mevlana “Her gün bir yerden göçmek ne iyi, her gün bir yere konmak ne güzel.” diyeli çok oldu. Oruç Aruoba’da “Bir yere ulaşmak isteyen kişinin tutabileceği tek yol hep yolcu olma yoludur.” diyor bugün. Özgürlük sorununa da buradan bir vurgu yapıyor. “Özgürlük budur belki de, sürekli bir yersizlik, sürüp giden bir yol.” Kuşkusuz bu sözleri daha çok iç yolculuklar, bilinç ve yargılar üstünden okuyabileceğimiz gibi, basbayağı, insanın hem gönlü hem bedeniyle çıkacağı yolculuklara da yamayabiliriz. Hiçbir gidişin insanı kendinden kurtaramayacağını bilmek neye yarar. Bir yanda insanı silen bu kent, elini kolunu bağlayan hayat gailesi, korkular, kuşkular, bir çeyrek sonra başlayacak sınavlar, ekmek parası, çocuğun okulu, validenin yaprak sarması, öte yanda olanca cazibesiyle dünya… Hayat yaşanmak ister.

Yaşanmamış, keşfedilmemiş ne kaldıki şu koca kentte, bu küçük gezegende. Olsun, nasıl olsa hepimiz öleceğiz. Ama ufak da olsa alışkanlıklarımızı kırmanın bir yolu olmalı. Gitmeli. Çünkü ne kadar yolcu varsa o kadar da yol vardır. Ve her iklimi her gönül başka yaşar. Kimi demir alarak çıkar yola, kimi demir bırakarak. Farketmez. Aslolan yola çıkmaktır. Aslolan aramaktır; yanıtları bulmaktan çok, soruları çoğaltmaktır.

Bilen bilir, yolculuk denilen şey, karar verdiğiniz an değil, yola çıktığınız an da değil, ikisinin arasında bir yerde, hazırlıklara giriştiğiniz an başlar. Ister kentte kaybolmak, ister patikalara vurmak, isterseniz Belücistan üstünden Hindistan’a düşürmek için yolunuzu, her zaman ve şimdi tam zamanıdır. ..

Özcan Yurdalan

Gazella Turizm Turları

Close