Close
Kuzey Işıklarının Peşinde (2. bölüm)

Kuzey Işıklarının Peşinde (2. bölüm)

Kutup çizgisinin kuzeyinde yılın büyük bölümü kar ve buz ile kaplı yollarda seyahat ediyor insanlar. Her arabada kar lastiği mevcut ve şoförler kaygan zeminde araç kullanma tekniklerine çok hâkim; neredeyse hiç kaza olmuyor yollarda. Petri, içinde seyahat ettiğimiz aracı sanki dümdüz ve asfalt bir yolda gidiyormuşuz gibi rahat ve seri kullanıyor ama pencereden baktığımda göz alabildiğine kar ve buz; yol nerede bitiyor, arazi nerede başlıyor anlayamıyorum. Konakladığım kabinden husky çiftliğine varmamız yaklaşık 1,5 saat sürüyor.

 IMG_1548
Kuzey kutup çizgisi // Canon SX200 IS

Arabadan indiğim anda köpeklerin çığlıklarını duyuyorum; çitin arkasında bazıları tek tek, bazıları grup olarak bağlanmış onlarca köpek. Girişte çiftliğin sahibi olan ailenin ikinci kuşak temsilcisi Paula ve küçük kızı karşılıyor bizi ve çiftlikle ilgili bilgi veriyorlar. Yaklaşık 25 senedir bu işi yapıyormuş Paula’nın ailesi ve şu anda kızak çeken 60 tane erişkin köpekleri varmış. Ayaküstü sohbetin ardından kızaklardan birinin yanına götürüyor ve kızağı nasıl kullanacağımızı öğretiyor, hemen ardından da bizim için hazırlanmış kızakları gösteriyor Paula. Kızakları kullanması oldukça kolay; işin çoğunu köpekler yapıyor. Geleneksel tarzda ahşaptan yapılmış kızaklar ayakta kullanılıyor ve köpeklere sağ – sol komutu vermek, gerektiğinde de ayağımız ile fren yapmak yeterli. Eğer yokuş yukarı çıkmamız gerekiyorsa veya bol kara saplandıysak kaykay yaparmış gibi tek ayağımızla kızağı iterek köpeklere yardımcı olmamızı tavsiye ediyor Paula.

 IMG_5518
Husky çiftliği // Burak Doğansoysal (c)
Canon 5d MkII + Canon 24-105mm f4.0

Her kızağı altı tane husky çekiyor ve bu köpekler çok dayanıklı; sadece bir tanesi bile kış koşullarında kızağı çekerek 200 km. civarında yol alabiliyor. Köpekler çığlık çığlığa bağırıyor, birbirleriyle oynuyor ve inanılmaz bir gürültü çıkartıyorlar. Kızaklarımıza yerleşip iplerini çözüyoruz ve Paula sinyali verir vermez köpekler müthiş bir süratle koşmaya başlıyorlar. Koşmaya başladıklarında tam bir sessizlik hâkim oluyor ortama ve sadece kızağın karda çıkarttığı ses duyuluyor. Üç kızak arka arkaya yol alıyoruz ve son derece keyifli bir yolculuk yapıyoruz. Zaman zaman kar çok bollaştığı için durmak zorunda kalıyoruz ve durduğumuz anda köpekler çılgınca havlamaya, ulumaya başlıyorlar. Paula’nın tavsiye ettiği gibi bol karda kızaktan inip ittirerek köpeklere yardımcı oluyoruz ve kızak tekrar hareket eder etmez huskyler susup olanca güçleriyle koşmaya başlıyorlar. Bu köpekler kış koşulları için yaratılmış ve durmayı hiç sevmiyorlar.

Yaklaşık bir saatin sonunda kısa bir mola veriyoruz. Açık bir alanda kızakları ağaçlara bağlayarak rehberimizin termosla yanına aldığı sıcak böğürtlen şerbetini kana kana içiyoruz. Şerbetlerimiz bitince birbirleriyle oynayan huskylerin arasına dalıyoruz ve bu muhteşem yaratıkları doyasıya seviyoruz. Kurtların yakın akrabası olan bu son derece ciddi ve asabi görünümlü köpekler aslında çok sevecen ve oyuncu olduklarını kanıtlıyorlar bize.

Huskyler boş kalmayı hiç sevmiyorlar; oyun oynamıyorlarsa mutlaka koşmak istiyorlar. Kalın bir kürke sahip husky türü köpekler -60°C’ye kadar rahatlıkla dayanıp kızak çekebiliyorlar. 1800’lü yıllarda bölgede yaşayan İnuitler tarafından bu amaçla yetiştirilmiş köpekleri daha fazla bağlı tutmamak için dönüş hazırlıklarına başlıyoruz.

 IMG_1667
Mola esnasında huskyleri severken // Canon SX200 IS

Eşyalarımızı toplayıp kızakları çözdükten sonra üç kızak yeniden yola koyuluyoruz. Ayağımızı frenden çekip “koş” emrini verdiğimizde ok gibi fırlayan köpekler kızaklarımızı çekerken ortama yeniden sessizlik hâkim oluyor. Uçsuz bucaksız bir beyazlık, taptaze ve buz gibi hava, yüzüme vuran rüzgâr ve sağır edici sessizlik; kızağı kontrol etmek zorunda olmasam düşlere dalmam işten değil.

 IMG_5572
Rüyada gibi yaşamaktır Laponya // Burak Doğansoysal (c)
Canon 5d MkII + Canon 24-105mm f4.0

25 kilometrelik parkuru tamamlayıp başladığımız noktaya dönüyoruz ama köpeklerden ayrılmak istemiyorum. Bu kadar kısa sürede bile hayvanlarla aramızda çok kuvvetli bir bağ kuruluyor; kutup koşullarında yaşamlarını sürdürebilmek için köpekleri aile fertleri gibi kollayan İnuitleri çok iyi anlıyorum. Tamamen keyif için yaptığımız gezi boyunca durduğumuz anlardaki şikâyetleri dışında cefakârca kızaklarımızı çeken köpekleri son bir kez sevip okşuyoruz. Hoşlarına gitmese de artık dinlenmek üzere çiftlikteki kulübelerine çekiliyorlar.

Kızaklarımızı bıraktıktan sonra arazide kurulu Laponya’ya özgü geleneksel çadıra davet ediyor Paula. Çadırın tepesinde bir açıklık var ve içeride yanan ateşin dumanı buradan dışarı çıkıyor. İçerisi ateşin aydınlığı dışında neredeyse tamamen karanlık ama gözlerimiz kısa sürede alışıyor. Paula’nın annesiyle tanışıyoruz ve sıcak böğürtlen şerbeti eşliğinde fırından taze çıkarttığı tarçınlı kurabiyelerden yiyoruz. Yarım saatlik keyfili bir sohbetin ardından Paula ve ailesine teşekkür edip, köpekleri çitlerin arkasından son bir kez sevip aracımıza biniyoruz ve kulübelerimize doğru yola çıkıyoruz.

 IMG_5557
Husky // Burak Doğansoysal (c)
Canon 5d MkII + Canon 24-105mm f4.0

1,5 saatlik yolculuğun ardından Lapon mutfağının muhteşem lezzetleri bizi bekliyor. Sebzeli balık pane, maydanozlu ve soslu patates, elk ve ren geyiği etli kavurmadan oluşan yemeğimizi yiyip şömine başında sıcak çikolatalarımızı yudumluyoruz. Günün en güzel vakti; yemek sonrası miskinlik üzerine sauna keyfi ve sonra kuzey ışıklarını görebilme ümidiyle rüyalara dalma. Dışarısı -24°C ama Laponya günün her anı insanın içini ısıtmayı başarıyor…

Paylaştığı detay bilgiler için Burak Dogansoysal’a teşekkürler.

Burak Dogansoysal

http://www.burakdogansoysal.com/

http://gazella.com/lapland-turu-41.html?d=59

Close