Close
Hakuna Matata

Hakuna Matata

Boşuna beklemeyelim, leopar günün bu saatinde sadece uyur” diyor Mike. Afrika’nın farklı bölgelerinde bugüne kadar onlarcasını gördüğüm leoparın davranışını iyi bildiğim için Mike’a katılıyorum. Benekli kedinin yanından usulca ayrılırken kendi kendime mırıldanıyorum: sağdan sola, soldan sağa dönerek uyumana devam et; avlanma saatine yakın yine geleceğiz…

                              1
Leopar // Burak Doğansoysal (c)
Canon 5d Mk II + Canon 500mm f4.0 IS

Sonsuz düzlükleri yaran patika yollardan ilerlerken yüzlerce akbaba dikkatimizi çekiyor. Gökyüzünde akbabaların dönmesi tek bir şeye işaret; yerde leş var. Leşin başında henüz sofradan kalkamamış bir aslan ya da çita ailesi bulmak umuduyla akbabalara doğru ilerliyoruz. Sarkık yanaklı, kızıl, keşiş akbabası, yakalı; neredeyse Afrika’nın tüm akbaba türleri bu ziyafete gelmiş. Sabah telsizden bir Eland antilobunun aslanlar tarafından avlandığı haberini almıştık ama leoparın başında durmayı, dalda yatan benekli kediyi hayran hayran seyretmeyi tercih etmiştim. Ben leoparı seyrederken aslanlar karınlarını doyurmuş ve görünen o ki akbabalara oldukça büyük bir porsiyon ayırmışlar.

                               2
Akbaba ve gnu // Burak Doğansoysal (c)
Canon 5d MkII + Canon 500mm f4.0 IS

Doğanın çöpçüleri akbabalar insanların kendilerine yakıştırdıkları tüm olumsuz sıfatlara inat leşi tüketip bakteri ve hastalıkların yayılmasını engellemek için olanca güçleriyle çalışıyorlar. Vizörden bakarken uzaklarda, çalıların arasında ilerleyen belli belirsiz bir hareket görüyorum. Dürbünü gözüme dayadığımda gördüğüm çakal beni hiç de şaşırtmıyor; ne de olsa ben de çakalın yaptığı gibi havadaki akbabaları takip ederek buldum leşi. Ben fotoğraf çekeceğim, fırsatçı çakal da kıyıda köşede kalan parçalardan nasiplenerek karnını doyuracak.

                                 3
Çakal // Burak Doğansoysal (c)
Canon 5d MkII + Canon 400mm f5.6

Leş kokusuna yeni alışmış olmama rağmen Mike’a gidelim diyorum. Sabahtan beri içimde tarif edemediğim, heyecan dolu bir his var ve hareket halinde olursak muhteşem bir manzarayla karşılaşacakmışız gibi geliyor.

Akbabaların yanından ayrıldıktan kısa bir süre sonra ancak “Büyük Göç”ün en yoğun zamanlarında karşılaşılabilecek kadar büyük bir sürüyle karşılaşıyoruz. Baktığım her istikamette başını öne eğmiş, kuyruğunu sallaya sallaya otlayan bir zebra veya gnu, aralara serpiştirilmiş ceylanlar ve impalalar görüyorum. Büyüleyici manzaranın sersemletici etkisi geçtikten sonra 3-5 kare fotoğraf çekiyorum ve ardından yola koyuluyoruz.

                               4
Zebra sürüsü // Burak Doğansoysal (c)
Canon 5d MkII + Canon 100-400mm f4.0 – 5.6 IS

Henüz bir kaç metre dahi gitmeden Mike arabayı durduruyor ve müjdeyi (!) veriyor: lastiğimiz patlamış. “Hakuna Matata; hemen değiştiririz” diyorum ve yardım etmek için arabadan iniyorum. Zemin düz olmadığı için krikoyu yerleştirmede oldukça zorlanıyoruz ve uzun uğraşlara rağmen aracımızı bir türlü yeterince yükseltemiyoruz. “Daha fazla uğraşmayalım” diyor Mike. Bagajdan yerlilere özgü büyük bir pala olan panga’sını çıkartıyor ve lastiğin altını kazıyor. 20 dakikalık kan ter içinde bırakan bir uğraş sonrası lastik yerinden çıkıyor ve yenisini takıyoruz. Kısa bir soluklanmanın ardından düzlüklerde ilerlemeye devam ediyoruz.

                               5
Masai Mara’da bir gnu // Burak Doğansoysal (c)
Canon 5d MkII + Canon 24-105mm f4.0

Dün bu bölgede avlanan üç çita görmüşler, gözünü dört aç” diye sesleniyor Mike. İki sene önce Masai Mara’da aynı dönemde gördüğüm, altı yavrusunu birden büyütüp tamamını kendi başına av yapabilir hale getiren muhteşem çita aklıma geliyor. Çita yavrularının %80’i maalesef yarım yıl dahi yaşayamadan ya bir sırtlana av oluyor, ya da yeterli besin olmadığı için ölüyor. Araç bir anda yavaşlayınca hayallerden sıyrılıp etrafıma bakınıyorum; yavaşlayıp durduğumuza göre etrafta bir hayvan olmalı. Mike yine arabadan iniyor, bu defa arkadaki lastiğin yanına eğilmiş bir halde bana bakıp “şanssız günümüzdeyiz, bu da patlamış” diyor. Canım sıkılıyor biraz ama en azından bir yedek lastiğimiz daha var: Hakuna Matata

                                6
Çitalar // Burak Doğansoysal (c)
Canon 5d MkII + Canon 500mm f4.0 IS

Diğeri kadar sorun çıkartmıyor bu lastik ve kolayca değiştiriyoruz ancak bir karar vermemiz lazım; yedek lastik olmadan sonsuz düzlüklerin derinliklerine yolculuğa devam mı etmeli, yoksa kampımıza doğru dönüşe mi geçmeliyiz? Mantıklı olanı yapıyoruz ve dönüşe geçiyoruz; başka bir yedek olmadan ilerlemek oldukça riskli.

Dönüşe geçtiğimiz an sabahtan beri içimi kemiren heyecan hissi yerini hayal kırıklığına bırakıyor: arka arkaya patlayan 2 lastik ve bu zorunlu dönüş biraz canımı sıkıyor. Manzara seyredip biraz rahatlamak için tavanı açık aracımda ayağa kalkıyorum ve bir anda Afrika havası yüzüme çarpıyor. Ilık ve kuru hava toprak kokuyor, uzaklara yağan yağmurun ipuçlarını taşıyor, bu arada zebralar, impalalar, gnular sağda solda her şeyden habersiz otlamaya devam ediyorlar. Rahatlıyorum ve Afrika’yı içime çektiğim her nefeste bir kez daha hatırlıyorum; varış noktam değil, yolculuğun kendisidir önemli olan…

 

Hakuna Matata: Doğu Afrika’da konuşulan Swahili dilinde “sorun yok, endişe edecek bir şey yok, her şey yolunda” anlamlarında kullanılan bir deyim.

                                7
İnişe geçmiş bir akbaba // Burak Doğansoysal (c)
Canon 5d MkII + Canon 500mm f4.0 IS
                                                 8
Akbabalar // Burak Doğansoysal (c)
Canon 5d MkII + Canon 500mm f4.0 IS

 

Burak Dogansoysal

Paylaştığı bilgiler için Burak Doğansoysal’a teşekkürler.

http://www.burakdogansoysal.com/

Close