Che Guevara’nın, Fidel Castro’nun kurduğu Küba, Türkiye’nin yanında esamisi okunmayacak, küçük, yoksul bir ada…
TBMM Başkanı İsmail Kahraman, Che Guevara gömleği giyen liselilere kızıp Che için “katil” dedi ya… Ben o açıklamada başka bir şeye takıldım. “Köküm, tarihim farklı. Bağı yok benimle” sözlerine… Bu düşünce tuhaf bir şekilde içimi sıktı. Neyle bağımız var peki? Ahlakın, onurun, özgürlüğün, insani tüm güzelliklerin solduğu bugünümüzü nelere borçluyuz? Che Guevara’nın, Fidel Castro’nun kurduğu Küba, Türkiye’nin yanında esamisi okunmayacak, küçük, yoksul bir ada… Sorunları, ciddi eksikleri olsa da inatla dünyanın en büyük gücü ABD’ye, küreselleşmenin yıkıcı etkilerine kafa tuttu. Aç kalmak, dünyadan kopmak pahasına…
Küba bugün ABD ile barış yolunda, kapitalist uygulamalara yeşil ışık yakıyor. Akıllardaki soru şu: Değişecek mi? Sonunda pes edecek mi? 10 gün boyunca Küba’daydık. Havana’nın lüks otellerinden yemyeşil tütün tarlalarına… Balıkçı sandallarından eski tüfek devrimcilerle rom sofralarına bu sorunun yanıtını aradık. Muhteşem bir tecrübeyle ve Kübalılarınkinden çok kendi hayatlarımızı sorgulayarak döndük…
Fidel ölmeden gitmek lazım” klişesini hiçbir zaman sevmedim. Ama Havana’ya ayak bastığımdaki tebessümümde onun buralarda bir yerde olduğunu bilmemin etkisi vardı.
Havana, söylendiği gibi ucube, yoksul bir yer değil. Pırıl pırıl meydanları, caddeleri, binalarıyla yer yer İtalya’dan, İspanya’dan bile havalı.
Sokakları süsleyen o klasik otomobiller eskilik değil, güzellik katıyor. Tersine, sayıları artan yeni arabalar göz tırmalıyor. Ne acayip modeller yapmışlar 1950’lerde, hepsi birer sanat eseri!
Tabii ki izbe sokaklar, derinlerde bir şeyleri kanatan hüzün de var. Havana büyük bir aşkın şehri, tıpkı İstanbul gibi…
58 yıllık katı sosyalist rejim bu sene Rolling Stones’u, Chanel’i, Madonna’yı, Kim Kardashian’ı ağırladı. Can düşmanı ABD’nin Başkanı Obama’ya kapılarını açtı.
Ama “değişmeden bir an önce gidip görmeli” diye düşünüyorsanız, acele etmenize gerek yok… Çünkü değişim son derece kontrollü ve siyasi zekâsı çok yüksek bir ekipçe yürütülüyor. Gelin filmi ilkbahardaki tarihi Obama- Küba Cumhurbaşkanı Raul Castro görüşmesine, başa saralım…
COOL OBAMA’YA GERİLLA FRENİ
Amerikan Başkanı her zamanki rahat ve özgüvenli tavırlarıyla elini Raul Castro’nun omzuna atar gibi yaptı. 85 yaşındaki eski gerilla, Obama’nın elini havada yakaladı, gülümseyerek kendisine iade etti.Küba’nın açılması tam da böyle: “Değişeceğiz ama istediğimiz şekilde ve istediğimiz kadar!”90 yaşına basan ama olan biteni yakından izleyen Fidel Castro ise “İmparatorluğun bize bir şey hediye etmesine muhtaç değiliz” dedi, Obama’yla görüşmeyi bile reddetti. Zaten değişimi Fidel değil, şimdiki devlet başkanı Raul yürütüyor.
Raul, Fidel’in kendisinden 4 yaş küçük kardeşi… Ama tek özelliği bu değil. Che Guevara ile Fidel’i tanıştıran, Küba Devrimi’nin beş kahramanından biri. İcracı, pratik bir lider… 1990’lı yıllarda ordunun başındayken kapitalist ekonomileri inceledi, subaylarını Avrupa ve Kanada üniversitelerine işletme eğitimine gönderdi. Bu kadro üç bin devlet işletmesinde işe koyuldu. Amaç ‘sosyalizme ihanet etmeden’ halka gelir sağlamak, nefes aldırmak… 200 hizmet alanı belirlediler: Tamircilik, taksi şoförlüğü, temizlik, turizm gibi… Küçük özel restoran ve pansiyonlara izin verdiler. Ve binlerce insan anında bu işlere kaydı.
SOSYALİST KÜBA’NIN İLK GİRİŞİMCİLERİ
Mesela şoförümüz Adolfo…
Şehri gezdirirken: “Burası da bağlı olduğum baro” diyor. Şaşkın bakışlarım üzerine: “Ne yapayım! Avukatlık maaşı 200 dolar. Bunu şoförlükten birkaç günde kazanıyorum. Ailemi düşünmek zorundayım… ”
Küba için “çalışmadan yaşanan ülke” denir, çalışanları da müdürleri plajdan zor toplarmış! Sosyalist düzen herkese mütevazı bir maaş ve temel gereksinimleri bedava veriyor. Karneyle süt, peynir, un, hatta isteyene rom! R vitamini diyorlar! Rehberimiz Fidel kızına karneyle süt alıyor, bir kısmını ben taşıyorum. İçimi tertemiz ama bir yandan mahsun bir his kaplıyor.
Bu sistemde insanlar eşit, kimse aç değil. Ama bugünün dünyasında, özellikle Y kuşağına bunlar yetmiyor.
Sokakta tek tük iPhone’lu gençler görüyorum. Akıllı telefonlar, arabalar, Avrupa tatilleri çoğunluk için ulaşılamayacak şeyler. ‘Yoksunlukta eşitlik’ dengesi bu açılımlarla sarsılacak gibi görünüyor. Yine hareketlenmeye başlayan Havana gece kulüplerinde zincirle ayrılmış VIP bölümleri gördüm. Bizdeki 90’lı yılların Etiler gece kulüpleri gibi. Daha yolun başındalar…
MÜŞTERİYLE ÖPÜŞEN GARSON
Havana’nın eski bir sokağındaki aile restoranındayız. Hesabı ödeyip kalkacağız fakat garson bir türlü gelmiyor. Bir bakıyorum, bardaki mini etekli kızla sohbette… “Rahatsız etmeyeyim, gelir” diyorum. Öpüşmeye başlıyorlar! Ateşli öpüşme seansı bitince kibarca hesap işareti yapıyorum. Yanağında kocaman ruj iziyle gülümseyerek hesabı getiriyor. Adam o anda, o güzel kızla öpüşüyor zaten. Biriktireceği parayı, bahşişi ne yapsın!
BEN DE İCAT YAPTIM SANIYORDUM!
Genç girişimci Adan Leiva Blaya ile buluşuyoruz.
Akıllı telefonlar için bir aplikasyon geliştirmiş: Kübalı müzisyenler için etkinlik takvimi…
“Orijinal, farklı bir şey bulduğumu sanıyordum, meğer dünyada aynı aplikasyondan onlarca varmış. Çok üzüldüm. İnternete erişimimiz kısıtlı, dünyada ne yapılıyor, bilmiyoruz” diyor.
Yine de Adan’ın aplikasyonundan o gecenin konserini seçiyoruz.
Plaza Vieja, yani Eski Meydan’a tepeden bakan Azucar (şeker) Restoran’da, balkon locası püfür püfür esiyor. Venedik’in San Marco Meydanı’nı andırıyor. Ama inanın daha etkileyici çünkü Koloniyal binalar göz kamaştırıcı Afrika sarısına boyanmış… Yohana ve grubu Ottava Nota (8’nci Nota) kulaklara bayram ettiren jazz samba çalıyor. Leziz tapas, karides, mojito… Küba’da tatlı hayat…
İnsanın içinde, kanında İspanyol fatihlerin, korsanların, Afrikalı kölelerin, Kızılderililerin olması nasıl bir şeydir!
Yohana “Müzik kanımızda var” diyor, “Devrim de her eyalette sanat okulları açtı. Eğitim 7-10 yaşında başlıyor. Ama sokak müzisyenlerimiz de çok çok iyidir. Oturur hayranlıkla dinlerim.”
Yohana çok gösterişli olmayan ama güzel, bahçeli bir villada oturuyor. Evinin otoparkındaki siyah klasik otomobili bu yıl çekilen ‘Hızlı ve Öfkeli 8’ filminde görebilirsiniz. Küba’nın zenginleri, eliti müzisyenler. Keşke her yerde öyle olsa…
Çınar Oksay’ın kaleme aldığı yazının devamı ‘Castro sonrası Küba: Değişeceğiz ama istediğimiz şekilde (2.Bölüm)‘ başlıklı yazıda !