Close
Haveli’ler

Haveli’ler

Çölün ortasındaki Jaisalmer’in İpekyolu kervanlarından nasiplendiği zamanlarda afyon tüccarları, kuyumcular, ipek tacirleri, tefeciler ve şehir kodamanları şan olsun, namımız yürüsün, alemin gözü ev görsün diye, kalenin çevresindeki mahallelerde birbirinden güzel “haveli” ler yaptırmışlar.

Patwon ki Haveli, haveliler içinde en ihtişamlı olanı. Salim Sing Haveli üç yüz yıl önce yapılmış ve hâlâ zatı muhteremin ailesi tarafından kullanılıyor. Nathmal ki Haveli ise nispeten yeni, 1800’lerin başında tamamlanmış. Bu üçünün dışında çok sayıda haveli daha var Jaisalmer’de Eski kentte yeni yapılan binalar da yontma taştan ve mimari doku bozulmadan inşa ediliyor.

O.Yurdalan-06.02.2011-Jaisalmer-Şehrin sokaklarını tüm canlılar birlikte kullanıyor.P1050037

Havelilerin çoğunda bugün asıl sahipleri yaşamıyor. Ya uzak akrabalar bekçi olarak bırakılmış, binanın bakımı gözetimiyle ilgileniyorlar ya da mahalleden birileri yerleşmiş, meraklıları gezdirerek çorba parası çıkarıyorlar.

Havelilere girmeden önce dışarıdan nasıl göründüklerini anlatayım size de biraz ruhunuz şenlensin. Ama önce bir pansiyona yerleşip yolun tozunu atalım üstümüzden ondan sonra çıkarız sokaklara.

Gün doğmadan indiğimiz Şehrin sokaklarındaki insan sayısı diğer mahlukatın nüfusunu aşar aşmaz kale dibindeki pansiyonlardan birine kapağı atmıştık. Toplam beş odası ve Kale’yi gören manzaralı bir terası vardı. Sırt çantasını odaya bırakanlar soluğu terasta almış, sebzeli omlet ve kızarmış ekmekle sıkı bir kahvaltı yapmıştık. Sonra herkes şehre dağıldı.

O.Yurdalan-Jaisalmer-06.02.2011-Zengin konakları havelilerin yanında daha alt gelir gruplarının konutları da ince bezemele

Jaisalmer’in dar sokaklarında yürüyorum. Çoğu sokakları, evleri hatırlar gibiyim ama galiba hafızamın oyunu bu bana. Şu köşeyi dönünce küçük bir meydan vardı diye hatırlıyorum ya da büyük havelinin arkasında çarşı başlıyormuş gibi geliyor ancak değil. Boşa. Ben hafızamda bir başka Jaisalmer yaratmışım. Şehri kendi hayallerime, düşlerime göre yeniden kurmuşum. Şimdi ise bir başka Jaisalmer yaşıyorum. Gezginler için ilk kez bir yere gitmek ile yeniden orada bulunmak arasındaki temel fark bu olsa gerek. Hatırda kalan, hayalde yaşayan kent ile gerçeği. İki kenti aynı anda geziyorum. Hayalimdeki Jaisalmer’i ve şimdi gözümün gördüğü, bedenimin içinde dolandığı kenti. Hangisi gerçek hâla bilmiyorum…

Haveli’ler birbirinden güzel taş konaklar. Taş dediysem yanlış anlaşılmasın, öylesine yontulup üst üste konmuş taşlardan söz etmiyorum. Turuncusarı parlayan çölden çıkma kum taşları bunlar. Daha yumuşakken yontulup ince ince nakışlanıyor. Bu nakışlar ki kendilerini göstermek için avaz avaz bağırmıyorlar. Tam tersine, bir bütünün parçası olduklarını bilerek yapıya katılmışlar. Dört beş katlı, otuz kırk odalı Haveli’ler, kendileri kadar işlentili ama çok daha küçük binalarla yan yana dizilmiş. Beş adım genişliğindeki sokaklar, kum taşlarından yansıyan ışıkların altında narin kıvrımlarla uzanıyor, arada bir Mardin abbaralarını andıran kemerlerin altından geçiyor, hiç belli etmeden başka sokaklara karışarak derbeder bir örümcek ağı gibi yayılıyor.

O.Yurdalan-06.02.2011-Jaisalmer-Eski kentin dar sokaklarında küçük bakkal dükkanları günlük ihtiyaçları karşılamak

Evlerin gölgeli cepheleri de güneş alanları da ilk önce küçük balkonlarını gösteriyor. Bu balkonlar ki işte onlar herhangi bir yazıya, fotografa gelmez. Çünkü bana göre Jaisalmer’in ruhunu veren onlardır. Kimilerine göre “Balkonları oluşturan taşların bu kadar ince işlenerek şeffaf bir gecelik gibi davranması olanaksızdır”, bir başkasına göre “En fazla iki kişinin sığabileceği bu çıkmaların nasıl olup da bazı yapılarda bir çift sürmeli göz, bazılarında inci dişler ya da sırmalı zülüf gibi durduğuna kimse akıl erdiremez” O zaman şu soru sorulur:

-“Jaisalmer’in balkonları Rajastan’lı delikanlıların altın küpeleri değilse nedir?”

Yanıt gelir:

-“Değilse eğer, sırma işlemeli sarilere bürünmüş kadınların yelpazeli hızmalarıdır.”

Aslına bakarsanız bir zamanlar deniz olan çöldedir işin sırrı. Deniz çekilip dibindeki kumlar çırılçıplak güneşin altında kaldığı zamanlarda başlar hikaye: Çölün çöl olduğu ilk zamanlarda yeni yaşamlarını yadırgayan, deniz dibi yaratıklarını özleyen, tekdüzelikten bunalan kumlar, çöl fırtınalarıyla oynaşmaktan, yalancı tepecikler, ovalar, vadiler yaratmaktan sıkılıp gerçek bir değişim arayışına başladıklarında, belki de adını koymadıkları bir umutsuzlukla birbirlerine sıkıca tutunarak yeryüzünün derinliklerine çekilmiş, milyonlarca yıl hiç gün yüzü görmedikleri halde renklerini ve ışıltılarını yitirmeden taşa dönüşmüşler. Neden sonra birileri gelip onları günyüzüne çıkarınca ustaların sanatlı ellerine teslim olmuş ve yeni hallerini, anılarıyla birlikte o güzelim nakışlarda saklamak üzere sertleşmeye başlamışlar. Çöl taşlarının deniz diplerinden getirdikleri anılar ve ustaların ellerinden aldıkları haz Jaisalmer’in evlerinde ama özellikle balkonlarında dışa vurmuş.

O.Yurdalan-Jaisalmer-06.02.2011-Ziyaretçiler havelileri gezerken sık sık karşılarına çıkan balkonlardan şehri seyrediy

Konak irisi, saray yavrusu haveliler geniş, süslü bir tahta kapıdan girilen ana avlunun etrafında yükselen altı katlı yapıdan oluşuyor. Burada yaşayan ailenin büyüklüğüne göre birbirine bağlı avluların sayısı değişiyor. Binaların dış cephesi ince taş oymalarla bezenmiş ancak içleri bir hayli sade. Nakışlı trabzanlardan, zarif nişlerden ve duvarları süsleyen sıva altı resimlerden başka pek bir süs yok görünürde. Duvarlardan taşıp tavanları saran resimlerin konusu odanın kullanım amacına göre değişiyor. Hindu mitolojisinden, eski masallardan, zengin ziyafet sofralarından esinlenen çizimlerin dışında erotik sahnelerin canlandırıldığı tavanlar hayli ilgi çekiyor. Bu arada kimi havelilerde gramafon, otomobil ve uçak resimlerine de rastlanıyor ki en güzelleri açık denizlerde gezinen yelkenliler. Anadolu bozkırındaki konaklarda İstanbul Boğazı, Kız Kulesi, Yavuz Zırhlısı resimleri gibi…

O.Yurdalan-06.02.2011-Jaisalmer-Şehrin sokaklarını tüm canlılar birlikte kullanıyor.P1050073

Gün boyu havelilerde, dar sokaklarda, balkonların altında gezindim. Mahalle bakkallarında uzun molalar verdim. Akşamüstü evlerin önündeki küçük sundurmalara çıkanların sohbetlerine kulak misafiri oldum tek kelime bile anlamadığım halde.

Gün batmadan hemen önce “akşamın olduğu yerde…” diye başlayan bir şarkı tutturdum. Patwon ki Haveli’nin terasındaydım. Akşam ışığında şehir muhteşem görünüyordu. Gökyüzü mavinin tonlarında gezinirken bir kuş katarı havalandı. Savruk lekeler halinde bulutlara tutunuyor, karmaşık çizgiler atarak inip kalkıyorlardı. Güneş çekilirken onlar da kayboldu.

 

Özcan Yurdalan

17 Eylül 2002

Gazella Turizm

Gazella Fotoğraf Turları

Close